8 Eylül Perşembe günü Kraliçe Elizabeth öldü haberinin gündeme düştüğü andan beri, her gün, istisnasız hemen hemen herkes kraliçeyi ve İngiliz monarşisini konuşuyor. Kraliçenin hayat hikayesi, karakteri, aile içindeki ve devlet yönetimindeki rolü mercek altına alınmış durumda. Kraliçe, sansasyonel gündemleriyle ünlü bir ailenin reisi olarak magazin dünyasının da bir numaralı ismi olduğu için, manşetteki haberlerin bir kısmı magazin ağırlıklı. Gündemin diğer bir kısmını ise, ölümüyle birlikte tahta geçen oğlu Kral III. Charles ve kendi cenaze töreni hazırlıkları oluşturmuş durumda. “Sembolik” bir figür olduğu iddiasıyla, bu sembolü oluşturan “törensel” unsurlar öne çıkarılıyor.
Kamu yönetimciler olarak, yönetsel dünyada Kraliçe Elizabeth kimdir; devlet yönetimi içindeki pozisyonu ve ölümü neden bu kadar önemli sorularını sormak istedik.
Kraliçe II. Elizabeth (Windsor), Büyük Britanya (İngiltere, İskoçya, Galler) ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı’nın devlet başkanıydı. Kanada, Avustralya ile Yeni Zelanda’nın da dahil olduğu İngiliz Milletler Topluluğu (Commonwealth of Nations) başkanı ve topluluğa üye 15 ülkenin devlet başkanıydı. Birleşik Krallığı, anayasal bir monarşi yapan en önemli kurumun başıydı.
Devlet başkanlığı (presidency of state) devlet ölçeğinde toplumsal ilişkilerin örgütlenmesinin en üst makam ve organını oluşturur. Toplumsal ilişkilerin örgütlenme sürecindeki yoğunlaşma ve merkezileşme dinamikleri devlet başkanlığının ortaya çıkış ve örgütlenme biçimlerini belirler.
Birleşik Krallık, bu açıdan tarih boyunca kimi özgünlüklere sahip olmuş. Bu özgünlükler, dünyanın ilk kapitalistleşen ve ilk parlamentosunu kuran ülkesinde monarşiyi ve monarşik devlet başkanlığını bugüne kadar taşımış. İngiliz monarşisi, İngiltere’nin Avrupa’da ilk siyasal-yönetsel birliği sağlayan ve merkezileşme sürecini tamamlayan devleti olmasını sağlamış. 1640 ve 1688 Devrimlerinde, erken bir kır kapitalizminin ürünü olan burjuvazi, diğer mülk sahibi sınıflarla birlikte “Kral Parlamento”da olarak sloganlaştırılan bir restorasyonun parçası olduğu için kurum, arkaik bir miras olarak yakın çağlara kadar gelmiş. Tahtta çıkacak kişinin bugün dahi protestan olma ve İskoçya Protestan Kilisesi’ni koruma zorunluluğu olduğu düşünülürse, Kraliyetin (Taç) Anglikan Kilisesi’ni kurmuş ve korumuş olması önemli. İngiltere’nin, “üzerinde güneş batmayan imparatorluk” olarak adlandırılacak kadar geniş bir coğrafyaya yayılan emperyal bir güç olması ve bunu başında kral/kraliçenin olduğu askeri ve ekonomik açıdan güçlü bir imparatorlukla yapması 18. ve 19. yüzyıl boyunca kurumu güçlendirmiş.
Önce parlamentonun, sonra sadece bir kanadını oluşturan Lordlar Kamarası’nın meclis başkanlığını üstlenen kral, 1693 gibi çok erken bir tarihte sadece Avam Kamarası’nda çoğunluğa sahip bir kanadın oluşturduğu kabinenin başkanı olmuş ve 18. yüzyılda bu kabinenin başkanlığını da başbakana devrederek yasama ve yürütme yetkilerinin önemli bir kısmını ilgili organlara bırakmak zorunda kalmış. Zaman içinde yasama üzerinde bir yetkisi kalmadığı gibi, çoğu birer hükümdarlık imtiyazı olan yürütme yetkileri de yürütmenin başı olan başbakana geçmiş. Blair Hükümeti döneminde, mali gücü de büyük oranda kısıtlanmış. Devlet örgütlenmesi içinde işlevleri sınırlandırılmış bir kurum haline gelmiş olsa bile, Kraliyet, tarihin özgül koşulları nedeniyle, hükümdarın siyasi birliği temsil ettiği devlet başkanlığı makam ve organı olma özelliğini korumuş.
Kraliçe işte tüm bu tarihsel ve kurumsal nedenlerle önemli bir role sahip olmuş. Kraliçe’nin ölümü onun için şu önemli başlıkları gündeme getiriyor: Taht değişikliği ile kral olan kişi siyasi birliği sağlayabilecek mi? Kraliyetin devlet işleyişinde sahip olduğu ve zaman içinde aşınan rolü gelecekte ne olacak? İngiltere, güçlü bir anayasal demokrasi olarak monarşiyi devam ettirecek mi? Monarşinin yönetsel ve mali sınırları ne olacak? Monarşinin muhafazakar ve dini geleneklerden beslenen ve onları besleyen doğası mevcut haliyle devam edebilir mi? Sömürge sonrası dünyada Kral, hala bağımsız ülkeler de dahil birçok ülkenin devlet başkanı olmaya devam edecek mi? Monarşili veya monarşisiz İngiltere’nin başka bir devlet başkanlığı şansı var mı?