Farklı insanların bir araya gelip birbirlerini ve çevrelerini zenginleştirdikleri, uygarlığın ve demokrasinin beşiği olan kentin, doğuşundan başlayarak geçirdiği bütün evrelere kuş bakışı değinen yazar; aynı zamanda anti-demokratik kent modelleriyle hesaplaşmayı deniyor. Ve son yıllarda “barbaresk” bir üslupla insan-çevre ilişkisini hiçe sayan, tarihsel/kültürel herhangi bir kaygı gütmeden yerleşim merkezlerini talan eden, Tanpınar’ın “Beş Şehr’i yerine “Bir Şehr”i dayatan anlayışlara karşı bizi daha dikkatli /duyarlı olmaya çağırıyor.